Endometriozis nedir?
Endometriozis, genç kadınlarda görülen iyi huylu fakat çoğunlukla ağrılı kronik bir hastalıktır. Hastalık ağır vücutsal ve ruhsal problemler yaratmasına ve miyomlardan sonra, kadınlarda en sık görülen iyi huylu hastalık olmasına rağmen genelde hafife alınmaktadır (sadece Almanya’da tahminlere göre en az iki milyon kadında bu hastalık vardır). Bu yüzden olaya şu zihniyetle yaklaşılır: ”Tüm kadınların birazcık sancısı olur”.
Endometrioziste, karın altı bölgesinde rahmin dış bölümünde, rahim mukozasına (latince Endometrium) benzer bir doku oluşup, (rahim, karın zarı, yumurta kanalları, yumurtalıklar, mesane, bağırsaklar gibi) çeşitli organlara yayılmaktadır. Ender durumlarda, akciğer gibi başka organları etkiler. Çoğu durumda bu endometriozis kolonileri menstrüel hormonlardan etkilenmektedir. Dolayısıyla bu koloniler döngüsel olarak büyüyüp kanamaya yol açabilir. Sonuç olarak karın bölgesinde enfeksiyonel reaksiyonlar, kistler, yaralar ve yapışıklıklar oluşur. Bu durum adet kanamalarına bağlı olarak ağrılı semptomlar şeklinde kendini gösterir. Endometriozis ayrıca kısırlığın başlıca nedenlerinden biridir.
”Ama adet sancıları adetten olmamalıdır!”
Neden bu kadar az kadın bilgi sahibi?
”Kadınların acıları“ yıllarca önemsiz görülmüş ve ciddiye alınmamıştır. Aslında kızlar ve kadınlar ilk adetlerinden başlamak üzere menapoz dönemlerinin de devamında bu durumdan muzdariptirler.
Bugün bile Almanya’da kadınlar kesin bir teşhis konulana kadar 7 ile 11 yıl arasında bu hastalığın semptomlarından acı çekmektedirler. Ne yazık ki bu hastalık halen kadınlar arasında bilinmemektedir. Birçok kadın regl ağrılarıyla yaşamak zorunda olduğunu düşünmektedir. ‘Bu normal bir durum“ ve ”ilk çocuktan sonra düzelir“ mantığı halen devam etmektedir. Bu zaman içerisinde oluşan kistler hastanın hayat kalitesini etkileyecek kadar büyüyebilir ve yayılmaları sonucu kadının doğurganlığını olumsuz etkileyebilirler.
Endometriozis sadece insani değil, ağırlıklı olarak da sosyoekonomik bir problem de teşkil etmektedir. 21. yüzyıl modern Avrupa’sında bile kadına olan geleneksel bakış çerçevesinde, bu hastalık ciddiye alınmamaktadır.